Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından New York’taki Türkevi’nde düzenlenen "Türkiye-ABD İlişkilerinin Tarihi ve Geleceği" adlı panelde Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler masaya yatırıldı.
İki ülke arasındaki ilişkilerin tarihî, siyasi ve ekonomik yönleriyle ele alındığı, yerli ve yabancı akademisyenlerin katıldığı panelin moderatörlüğünü İletişim Başkanlığı Başkkan Yardımcısı Dr. Çağatay Özdemir yaptı.
Panelin ilk oturumunda konuşan Altınbaş Üniversitesi Rektörü ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Çağrı Erhan, iki ülke ilişkilerinin Osmanlı döneminde nasıl başladığına değindi. Erhan, ABD ile ilişkilerin 18. yüzyılın sonlarına kadar uzandığını belirterek "İki devlet arasındaki ilk karşılaşma askerî konularda değil, ticari hususlardaydı." dedi.
Tarihî haritaları slayt üzerinden gösteren Erhan, “Başından beri Türkler yeni kıtanın varlığından haberdardı ancak ABD limanlarına gemilerini gönderip Amerikalılarla görüşen ilk Türkler olmadı. İlk kez Amerikalılar, 1770’lerde, daha bağımsızlıklarını ilan etmeden İngiliz bayrakları ile Türk limanlarına geldi. Ve Ege kıyılarındaki Osmanlı limanlarından gemileri ile Boston ve New York’taki limanlara üzüm ve incir taşımaya başladılar.” diye konuştu.
Erhan, Osmanlı ile ABD arasında ilk dönemlerde ticaretin en önemli gündem maddesi olduğunu belirterek daha sonra 19. yüzyılın başlarında Kuzey Afrika’da çıkan savaşlarla ABD halkında Türklere karşı ilk kez olumsuz algının başladığını aktardı. İki ülke arasında yaşanan iniş çıkışlara rağmen ilişkilerde zamanla askerî iş birliğine de gidildiğini belirten Erhan, ABD’lilerin 1830’larda Osmanlı devleti için 11 adet savaş gemisi imal ettiği bilgisini de paylaştı.
Panelin diğer konuşmacısı SETA Vakfı Washington Araştırma Direktörü Doç. Dr. Kılıç Buğra Kanat ise iki ülke arasındaki ilişkilerin son yüzyıldaki durumunu değerlendirdi.
Kanat, 2. Dünya Savaşı'na kadar iki ülkenin güven tesis edici önemli girişimlerde bulunduğunu dile getirerek "2. Dünya Savaşı'ndan hemen sonraki dönem ise iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin başlangıcı oldu. Ve o zamandan beri o dönemde Sovyetler Birliği olan Rusya bazen ilişkilerde fay hattı, bazen de iki ülkeyi birbirine bağlayan bir yapıştırıcı oldu." yorumunu yaptı.
1970'lerde Kıbrıs ve silah ambargosu gibi sorunlarla iki ülke arasındaki ilişkiler zaman zaman bozulsa da 1980'ler boyunca savunma alanında iş birliğinin devam ettiğinin altını çizen Kanat, 1990’larda ise Körfez Savaşı ile birlikte stratejik ilişkilerin zemininde türbülanslar yaşanmaya başlandığına vurgu yaptı. Kanat, ABD’deki lobilerin, Türkiye ve ABD ilişkilerinde en büyük fay hatları olduğunu ifade etti.
“Gittikçe daha fazla insan bugün PKK ile ilişkilerin stratejik hata olduğunun farkına varıyor”
İletişim Başkanlığı Kamu Diplomasisi Dairesi Başkanı Doç. Dr. Oğuz Güner’in moderatörlüğünü yaptığı panelin ikinci oturumunda ise yabancı akademisyenler söz aldı.
Hudson Enstitüsü Kıdemli Uzmanı Mike Doran, 2016’dan bu yana iki ülke arasındaki ilişkileri yakından takip ettiğini belirterek "Savunma Bakanlığına ilk brifingimi verdiğimde onlara Suriye’de en güçlü müttefikimizi yalnız bıraktığımızı, Türkiye’nin orada kalarak PKK ile mücadeleye devam edeceğini söyledim. Bu uzun vadede bir kayıptı." ifadesini kullandı. Doran konuşmasına şöyle devam etti:
"Gittikçe daha fazla insan bugün, bunu itiraf etmekten hoşlanmasalar da PKK ile ilişkilerin stratejik hata olduğunun farkına varıyor. Amerikalılar bu minvalde odaklanmaya devam mı edecek yoksa yeni bir yaratıcılık ile bizi yeni bir döneme mi götürecek bilemiyorum ancak her zamankinden daha fazla iyimser olduğumu söyleyebilirim. Artık her şeyi baştan sona yeniden düşünmek için gerçek bir fırsat var.”
Georgetown Üniversitesi Avrasya, Rusya ve Doğu Avrupa Çalışmaları Merkezi Direktörü Brenda Shaffer ise enerji alanında iki ülke arasındaki ilişkileri ele aldı.
Shaffer, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile Avrupa’da ortaya çıkan enerji krizinin Türkiye’nin ve güney koridor alternatiflerinin önemini hatırlattığına işaret etti. İsrail'in Avrupa'ya yapacağı ihracat için en uygun yolun Türkiye üzerinden olacağını belirten Shaffer, Türkiye’nin yaklaşık altı farklı tedarik projesi ile çeşitlendirilmiş bir pazar olmasının birçok ülke için ders olabileceğini düşündüğünü kaydetti.
Panelde son konuşmayı yapan eski ABD Dışişleri Bakanlığı Danışmanı Rich Outzen de Türkiye ile ABD’nin, uzun dönemde güzel ama kolay olmayan iki müttefik olduğunu dile getirerek "Bu zor bir ilişki ve Washington'un müttefikler hakkında gerçekçi olmayan beklentileri var." diye konuştu.
Outzen, iki ülke arasında en başta siyasi kültür farkları bulunduğuna işaret ederek ABD halkı genelde dış dünyaya kapalı bir toplum olarak yaşarken Türkiye’nin ise Asya’dan Orta Doğu’ya dinamik bir coğrafyada köklü geleneklerinin bulunduğuna vurgu yaptı. İki ülkenin birçok alanda ortak çıkarı bulunduğuna dikkati çeken Outzen, "Şu an sorunlu alanları kenara bırakarak ortak çıkarlara odaklanmak gerekiyor ve bu konuda Ukrayna en başta olmak üzere büyük bir alan var." çağrısında bulundu.
Programın sonunda panelistlere Pîrî Reis’in Amerika kıtasını gösteren tarihî haritası hediye edilerek hatıra fotoğrafı çektirildi.
Yorum Yazın