Her 100 çiftten 15'inde kısırlığa rastlanıyor
SağlıkKadın hastalıkları ve doğum uzmanları, 100 çiftten 15'inde çocuk sahibi olamama problemi ile karşılaşıldığını belirterek, çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere yönelik çeşitli tedaviler olduğunu söyledi.
Türk Alman Jinekoloji Eğitim, Araştırma ve Hizmet Vakfı (TAJEV) Yönetim Kurulu Üyesi de olan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Yaprak Üstün, AA muhabirinin fonksiyonel tıp, halk arasında "kısırlık" olarak bilinen "infertilite" ve sağlıklı gebelik sürecine ilişkin sorularını yanıtladı.
Fonksiyonel tıpta genellikle kronik hastalıklarla ilgilenildiğini, bunların altında yatan nedenleri tespit ederek, uygun tedaviler uyguladıklarını dile getiren Üstün, kişinin hangi hastalıkları geçirdiği, nasıl bir uyku düzeni ve yeme alışkanlığı olduğu, diyetinde neleri kullanıp kullanmadığı, ne sıklıkta su tükettiği gibi her konuyu hastadan detaylı şekilde öğrendiklerini ifade etti.
Üstün, kısırlık durumuna da değinerek, hormonal düzensizlikler, ileri yaş, rahim ve tüplerdeki hastalıkların yanında doğumsal rahatsızlıklar, bazı kronik hastalıklar, obezite, aşırı stres, sigara ve alkol kullanımı ile birlikte vücuttaki toksik yüklerin de gebe kalmayı engellediğini anlattı.
Kadın doğum hekimlerinin, gebe kalmak isteyen kadınlara tanıyı detaylı değerlendirmeler sonrası koymaya çalıştıklarını belirten Üstün, kısırlığa katkıda bulunan birden fazla faktör olabileceğini, bu nedenle çiftin değerlendirmesinin aynı anda yapıldığını kaydetti.
Üstün, "İnfertilite yani çocuk sahibi olamama 100 çiftten 15'inde karşılaştığımız bir durumdur ve sebeplerine baktığımızda erkek faktör ve kadın faktör birbirine eşittir. Bir de 'açıklanamayan' dediğimiz bir grup vardır ki ne erkekte ne kadında yaptığımız tetkikler, değerlendirmeler sonrasında altta yatan bir sebep bulamıyoruz." bilgisini verdi.
Türkiye'de kısırlığı önlemek için her türlü ilaç tedavisinin bulunduğuna işaret eden Üstün, "Örneğin, yumurtlama problemi olan bir hanımda yumurtalarını daha iyi çalıştırabilmek adına elimizde pek çok alternatif hap, iğne var. Bunun dışında, zamanlamayı sağlayabilmek için aşılama dediğimiz tedavi yöntemleri var. Bunları da ülkemizde çok sıklıkta, hemen hemen her hastanede uyguluyoruz." dedi.
"Gebeliğe toksinlerden temizlenmiş sıfır bir yükle başlanmalı"
Prof. Dr. Yaprak Üstün, çocuk sahibi olma sürecinde yaşam kalitesinin önemli olduğunu vurgulayarak, stres faktörlerinin azaltması gerektiğinin altını çizdi.
Düzenli egzersiz ve sağlıklı beslenmenin hem gebelik sürecinde hem de kısırlık tedavisi sırasında destekleyici unsurlar olduğunu belirten Üstün, vücudun gebeliğe nasıl hazırlanacağına dair şu önerileri sıraladı:
"Toksik yüklerden uzaklaşılmasını istiyoruz çünkü hepimiz bir inflamasyon ve toksik yük taşıyoruz. Bu, yediğimiz gıdalardan, içtiğimiz sudan, havadan kaynaklanıyor. Çocuk sahibi olmayı düşünen bir çiftin, mutlaka hayatından toksinleri uzaklaştırması lazım. Örneğin, 'zenobiyotikler' dediğimiz plastik şişelerde bulunan Bisfenol A gibi bunları hayatımızdan uzaklaştırmalıyız. Kozmetiklerden, saç boyalarından uzak durmak lazım. Gebeliğe toksinlerden temizlenmiş sıfır bir yükle başlamak lazım. Diyet çok önemli, özellikle karbonhidratlı gıdalardan uzak durup, sebze ve meyveyi günlük yaşamın içerisine düzenli şekilde sokmak önemli."
Anne ve baba adaylarının gebeliğe hazırlanması
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Ekin de Dünya Sağlık Örgütünün küresel olarak her 6 yetişkinden 1'inin kısırlık sorunuyla karşı karşıya olduğu verisini paylaşarak, halk arasında kısırlık olarak bilinen infertilitenin psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve tıbbi etkilerinin bulunduğunu söyledi.
İnfertilitede bilinen kromozomal hastalıkların, hem kadın hem erkek için en büyük genetik faktörler olduğunu dile getiren Prof. Dr. Murat Ekin, "Bunun dışında kadınlar için ailede erken menopoz veya erken yumurtalık yetmezliği öyküsü genetik olarak yatkınlık oluşturur." dedi.
Prof. Dr. Murat Ekin, çevresel faktörlere dikkati çekerek, "Kadınlar için bilinen yumurtalık, rahim ve tüplerdeki hastalık, geçirilmiş yumurtalık ve tüp cerrahisi, kemoterapötik ilaç kullanımı veya kasık bölgesine ışın tedavisi almış olma, sigara kullanımı, erkekler için ise yetişkin kabakulak, kemoterapi veya radyoterapi öyküsü, cinsel işlev bozuklukları risk faktörleridir." diye konuştu.
Sigara, alkol, kötü ve düzensiz beslenme, yoğun stres ve uykusuzluğun hem yumurta hem sperm kalitesini bozacağını vurgulayan Prof. Dr. Ekin, "Gebelik öncesinde olumsuz çevresel faktörlerden uzaklaşılması hem psikolojik hem de fizyolojik olarak anne ve baba adaylarını gebeliğe hazırlayacaktır. Ayrıca gebelik öncesi en az üç ay kullanılacak folik asit desteği anne karnındaki bebeği nöral tüp defektinden koruyacaktır." bilgisini verdi.
Ekin, infertilite nedeninin uygun olması durumunda cerrahi veya medikal olarak düzeltilebileceğini, çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerin faktörler ortadan kaldırılamıyorsa aşılama veya tüp bebek tedavisine yönlendirilebileceğini kaydetti.
Kadın veya erkeğe bağlı kısırlıkta, başarısız tüp bebek denemelerinde ve tekrarlayan gebelik kaybı gibi durumlarda kişiye özel fonksiyonel tıp uygulamalarının, sorunun kökenine inmeyi hedeflediğini dile getiren Prof. Dr. Ekin, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Vücudumuzda bulunan kronik iltihabi hastalıklar, stres, alerjik durumlar, vitamin ve minerallerin eksiklikleri, dışarıdan alınan toksik maddeler ve vücudun kendisine karşı ürettiği savunma mekanizması bozuklukları derinde yatan etmenler arasında rol almaktadır. Bu etmenlerin tanısının konulmasına ve yine bu etmenlere karşı koruyucu, tedavi edici önlemlerin alınmasına yönelik hastalığı tetikleyen etkenleri ortadan kaldırmak ayrıca dengeli beslenmeyi sağlamak, yaşam biçimi, egzersiz, vitamin, mineral desteğini içeren fonksiyonel tıp uygulamaları, gebeliğe ulaşma ve devam ettirme konusunda mutlak bilimsel kanıt olmamakla birlikte katkı sağlayabilmektedir."
İlginizi Çekebilir